Serin Sesler Mektuplar 2


MEKTUP 2

Gökdelen ve sahra kadar birbirine zıt iki oluşum şu sevda denen. Yakmakla ısıtmak arasında gidip gelen bir bağ bozumu, bir kötürüm uçurtma. uçmak isteyip de  uçamayan. Belli noktalara geldiğinde kilitlenen mekanizmalar gibi. "Geçiş" denilen ise kilidi görmesine rağmen kilitlenmeden devam edebilme hali olsa gerek. Bugün bir kız çocucuğu şarkı söylüyor. bildiğinden değil ya... Aşk o çocukcağızın ses tellerine kodlanmadıysa neden var olsun. Aşk saçlarının ipeğinde saklı değilse neden var olsun? Saçların ki kehribar gibi. Aşk kipriklerine tutunmuyorsa varsın olmasın zaten. Ahh, gözlerin elbette. "Ne söz ne kelime ne hiçbir şey, gözleri getirin gözleri" demiş ya Cansever Edip. Bak bu da benim hitap şekillerimden bir olsun sana sevgili. Gözlerin, bir serabın ortası. Gözlerin güneşle eş, gözlerimin nuru gözlerin, gür bir kaynakla beslenmeyen su hiç "akar" olur mu? O sadece, iki hidrojen, bir oksijen, basit bir kimyevi birleşim kalsın madem.

Sana uğrama ihtimali olmayan bir hissin de uçarı olması söz konusu değil. Ben diliyorum ki senin yanına yörene yaklaşan hiçbir his, uçarı sıfatına uğramasın. Ve diliyorum ki bu sıfat, yalnızca benim hislerimde vaki olsun. Uçarı... Ne çok şiirde geçiyor bu sıfat. Fakat emin ol ki hiçbirinin, gözlerinle birleşmedikten sonra pek de öyle hükmü yok. Ah gözlerin. Ne tür bir bayramdır. Nasıl bir karnavaldır kim bilir. Yine bencillik yapacağım biraz. Bu bana da nasip olsun, olsun ki uçarı olsun  bütünü örtmeye yetmeyen parçacıklar. Fakat bir dinginleme yapmak zorunluluğu seziyorum kendimde sevgili gözüm.

Seni çılgın, hadi oradan.


Baharım sensin. Biliyorum. Kışa girerken bile biliyordum bunu. Winter is coming. Eyvallah.

Cemre geleneksel olarak önce toprağa, sonra suya, sonra havaya düşüyormuş. Şey dicem, bir Cemre de sensin. Bi de benim yüreğime düş.
Ah evet.
Bir sana bir de bana